Modern hayatın karmaşası, yoğunluğu içinde hepimizin zihinleri ve bedenleri çok yorgun, çok stresli… Geceleri iyi bir uykuya dalabilmek, zihnimizi boşaltmak epey zor. Sürekli bir düşünce içerisindeyiz, düşüncelerimiz de o kadar karmaşık ve zihnimizde taşımamız gereken o kadar çok şey var ki… Yaşadığımız bu koşullar altında, streslendikçe, kaygılandıkça, sürekli bir şeyleri beynimizle meşgul ettikçe ve her şeye yetişemediğimizi fark edince kendimiz için çok sık kurduğumuz cümlelerden bazıları şöyle ‘uyku bozukluğum var benim’.
Aslında sadece kendimiz için değil, çevremizdekiler için de çok sık kullandığımız tabirler bunlar. İyi bir uyku alamadığımız için ‘uyku bozukluğu’ denildiğini, hatta tanı konduğunu da duymuşuzdur. Zaman zaman hepimiz uyumakta güçlük çekebiliriz. Bu bir ilişkinin sonlanması, yaklaşan bir sınava yönelik endişe ya da işten çıkarılma gibi belli durumlara bağlı olabilir. Bu gibi durumlar beraberinde uyku problemini getirebilir mi? Bizler veya çevremizdekiler uyku bozukluğundan mustarip miyiz?
Uyku Bozukluklarını Anlamak için Uykuyu Tanıyalım
Uyku, her insanın zihinsel ve fiziksel sağlığı için dinlenmesi ve yenilenmesi amacıyla her gün yaşaması gereken biyolojik bir süreç olarak tanımlanıyor aslında. Uykunun temel amacı ise yorucu gündelik yaşamdan sonra vücudun ve beynin dinlenmesini sağlamaktır. Kişinin zinde ve dinlenmiş bir halde güne başlaması, sağlıklı bir uyku süreci geçirdiğini gösterir.
Eğer bu süreçte beden yeterince dinlenemediyse ve kişi güne yorgun başlıyorsa, yeterince uyuyamama veya uyku sırasında görülen fizyolojik olaylar sebebiyle kişilerin gün içinde çeşitli sorunlar yaşaması çok olağandır. Uyku bozukluğu aslında klinik bir tanı. Yani söz konusu olduğunda kişinin yaşantısını ciddi anlamda sekteye uğratan ve işlevselliğini azaltan bir durumdan bahsediyoruz uyku bozukluğu dediğimizde.
Uyku bozuklukları arasında en yaygın olarak insomnia, yani uykuya dalamama sendromu görülür. İnsomnia dışında huzursuz bacak sendromu, narkolepsi yani normal dışı zamanlarda uyku hali ve ani uyku atakları ve bir diğeri, üst solunum yollarının tıkanması ve hava akımının azalmasına bağlı olan başka bir sendrom olarak tanımladığımız obstruktif uyku apnesi sık görülen uyku problemleri arasında sayılabilir.
Uykuya dalmak için hemen hemen her gün 30 dakika zaman harcamak, düzenli bir şekilde her gece birkaç kez uyanmak ve sonrasında uykuya dalmada zorluk yaşamak, sabahları erken uyanmak, gündüz uykulu olmak ve uykuya dalmak uyunmaması gereken zamanlarda uyumak, özellikle akşamları ve uykuya dalarken ellerde ve bacaklarda karıncalanma iğnelenme tarzında hissiyat olması ve hareket ettirme gereği hissetme, gece uykuda tekme atma kol sıçraması şeklinde hareket bozuklukları yaşama, uykuya dalmış iken veya yarı uykulu iken canlı rüyalar görme uyku bozukluğu belirtileri olarak sıralanabilir. Tüm bunların etkisiyle, uyku bozukluğuna sahip kişiler hem sosyal ve romantik ilişkilerinde hem de eğitim ve iş yaşamlarında ciddi sorunlarla karşılaşabilirler. Yani hayatın neredeyse her alanına yayılan bir zorluk bu.
Sayılara baktığımızda yetişkin bir insanın ortalama 6-8 saat uyuduklarını görüyoruz. Tabi sağlıklı hayat için ihtiyaç duyulan uyku süresi, genetik faktörler de dahil olmak üzere, yaşa, mevsime, yaşanılan bölgeye ve yapılan işe bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor. Böyle bir durumda ise 5-10 saat arası olduğunu söylemek mümkün.
Uyku bozuklukları dediğimizde bedensel ve ruhsal sağlığın bozulmasına, yaşam kalitesinin azalmasına neden olan faktörlerden bahsediyoruz aslında. Uyku bozuklukları uykuya dalma, sürdürme güçlüğü, vücudun biyolojik saati ile ilgili sorunlar veya gündüz aşırı uykululuk, uykuda yürüme, altını ıslatma, kabuslar halinde görülebilir bu problem.
Bu durumlarda bedensel veya ruhsal bir hastalığın belirtisi olmayan uyku sorunları, “uyku hijyeni” adı verilen verimli uyku için gereken şartları sağlanarak çoğu zaman uyuması sağlanabilir. Bunlar neler?
Gerçek soruna duyarlı bir çözüm için bütüncül bir perspektife bakmamız gerekiyor. Evin şekli, yatak tipi günlük rutinler, medikal tedavi gerektiren bir durumun olup olmadığı ve duygusal hassasiyetler bu bütüncül perspektifin içindedir.
Tabi ki kişinin hayatında düzenlemeler yapılabilir, kişiye verilen destekler arttırılabilir, fiziksel koşullar değiştirilebilir, yeni rutinler oluşturulabilir. Fakat tüm bunlar elbette iyi bir destekle olabilir.